25 Aralık 2018

Bilişim Çağı ve Yeni Yaşam

Bilgisayar ve İnternet yaşamımızı değiştirdi. Onların doğurduğu taşınabilirler (Notebook, Tablet, Telefon) ve arama motorları(Google) yeni bir düzen yaratmakta.

Eğitim sistemi tamamen değişecek. Okul sistemi geri çekilerek, yaratılan yeni sistemi kullanmak için temel bilgileri verecek şekilde varlığını sürdürecek. Ben aradıklarıma arama motoru ile ulaşıyor ve derste anlatılandan daha iyi bilgileniyorsam okulda ders anlatmak anlamını yitiriyor. Branş öğretmenleri de kaybolan meslekler arasına girecek.

Telefon ve tablet ile her şeye ulaşılacak ama baskı olanağı olan bir notebook merkezde olacak.
Kullanıcılar günlük çalışmalarını şu anda yazdığım gibi bir ortamda kopyala yapıştır yöntemi ile taslak olarak toparlayacaklar. Bunun için bulut hafıza kullanılması mantıklı olacak.

Bu taslakta geliştirilen bilgiler gene buna benzer blog, seyahatname, antoloji gibi kişisel eser ortamlarına aktarılacak. 

Bu yazımın amacı,  tuttuğum günlüğü taslak çalışması için nasıl kullandığımı ve bloguma aktarışımı göstermek denilebilir.

Van Gogh’un kardeşi Theo’ya yazdığı mektupları okuyorum. Bu arada kız kardeşine 1888 Temmuz ayında yazdığı bir mektup çok ilgimi çekti.
  
And so those 20 or so painters whom people call Impressionists, although a few of them have become fairly rich and fairly big men in the world — all the same, the majority of them are poor souls who live in coffee houses, lodge in cheap inns, live from one day to the next.

empresyonistlerin yaşam zorluklarını ve anlaşılamadıklarını anlatarak güneyde ve Akdeniz kıyılarında güneş olduğu için renklerin çokluğu ve canlılığını ve nesnelerin daha belirginleştiğini yazıyor.

Şimdi bu yazdıklarımı  bloguma seçtiğim sıra ile kopyalayıp yapıştırıyorum. Kendi portresi hakkında  yazdıkları çok ilginç. Renkler konusu onu büyülemiş. Kendi açıklamasında bu eserini aynaya bakarak yaptığını ve paletteki bütün renkleri kullandığını yazıyor. Takıldığım yer gözlerini yeşil olarak anlatıyor. Ben ise mavi görüyorum. Bende renk körlüğü var galiba. (Askerlik muayenesi sırasında o renkli kitabı okumada zorluk çekmiştim).

Gözlere büyüterek yakından bakmak mümkün.
https://www.vangoghmuseum.nl/en/collection/s0022V1962

Aşağıda İngilizce çeviri yapmadım. Google çeviricide kopyala yapıştır ile okumak mümkün artık.

Van Gogh'un kız kardeşi Willemien’e yazdığı mektuptan


From: Vincent van Gogh

To: Willemien van Gogh

Date: Arles, between Saturday, 16 and Wednesday, 20 June 1888

Since I’m now so occupied with myself, I’d also like to see if I can’t make my own portrait in writing. First I start by saying that to my mind the same person supplies material for very diverse portraits.
Here’s an impression of mine, which is the result of a portrait that I painted in the mirror, and which Theo has: a pink-grey face with green eyes, ash-coloured hair, wrinkles in forehead and around the mouth, stiffly wooden, a very red beard, quite unkempt and sad, but the lips are full, a blue smock of coarse linen, and a palette with lemon yellow, vermilion, Veronese green, cobalt blue, in short all the colours, except of the orange beard, on the palette, the only whole colours, though. The figure against a grey-white wall. You’ll say that this is something like, say, the face of — death — in Van Eeden’s book or some such thing – very well, but anyway isn’t a figure like this — and it isn’t easy to paint oneself — in any event something different from a photograph? And you see — this is what Impressionism has — to my mind — over the rest, it isn’t banal, and one seeks a deeper likeness than that of the photographer.


Self-portrait as a painter (F 522 / JH 1356 ). Van Gogh later inserted the words ‘alle kleuren’ (all the colours) and ‘op het palet’ (on the palette) in l. 329, evidently because he did not consider his explanation clear enough, although even this did not help to clarify things altogether. What he meant to say was that all the whole colours could be seen on the palette (that is to say the three primary and the three secondary colours). He called the orange that he used for the beard an exception because it is the only colour present on the palette in two tints (one dark orange-red and a lighter one). See cat. Amsterdam 2011.

I look different nowadays, in so far as I no longer have either hair or beard, both being always shaved off close; further, my complexion has changed from green-grey pink to grey-orange, and I have a white suit instead of a blue one, and am always dusty, always more laden like a porcupine with sticks, easel, canvas, and other merchandise. Only the green eyes have remained the same, but another colour in the portrait, naturally, is a yellow straw hat like a grass-mower — and a very black pipe. I live in a little yellow house with green door and shutters, whitewashed inside — on the white walls — very brightly coloured Japanese drawings— red tiles on the floor — the house in the full sun — and a bright blue sky above it and — the shadow in the middle of the day much shorter than at home. 








Hiç yorum yok: