13 Şubat 2008

Krematoryum - Viyana


Pasaportumdaki damgalara bakarak, Almanya'ya bir dönüşümde 03.07.1977 tarihinde benim R5 arabam ile İpsala sınır kapısından Yunanistan'a giriş yaptığımı belirliyorum. Nereden bakarsanız 30 yıllık bir hikaye.
Bugünlerde Osmanlı tarihini ve Viyana kuşatmasını tekrar incelemeye başladım. Viyana'ya Osmanlı ordusunun nasıl gittiği beni her zaman ilgilendirmiştir. O güzergahı defalarca gittim ve her seferinde bilgisizliğim beni utandırdı. Çabam hala o utancı yenmek için.
Elimde bir kaynak var. O da 30 yıl önce aldığım bir kitap. "Kara Mustafa vor Wien" isimli bu kitap Almanca. İlk baskısı 1967'de ikinci baskısı 1976'da yapılmış. Benim başucu kitabım. Bu kitap 1683 yılında yapılan ikinci Viyana kuşatması sırasında Kara Mustafa Paşa yanında bulunan Teşrifatçıbaşı tarafından tutulmuş "Vaka-i Beç" isimli günlükten kalanları aktarıyor. Esas kitap kaybolmuş. Elde kalan bir belge Topkapı sarayında aslından yazılmış 200 sayfalık bir kısım. Başka bir belge de Londra British Museum'da 90 sayfalık bir kısım.
Ben bu kitabı her okuyuşumda yeni bir şey bulurum. Bu kitapta dipnotlar çok fazla. Hızla okurken dipnotlar sonraya bırakıldığı için yeni buluşlar çok oluyor. 1529 yılında yapılan birinci Viyana kuşatması sırasınada Kanuni Sultan Süleyman'ın çadırının kurulduğu yerde çok güzel bir saray varmış. Bu Evliya Çelebi'nin kitabında anılıyormuş. Bu saray kuşatmadan sonra II.Maximilian tarafından yeniden yapılmış ve II.Rudolf tarafından bitirilmiş. Bu dipnotta bu sarayın kalıntılarının bugün Krematoryum'un bulunduğu yerde olduğunu yazıyordu.
Biz İpsala'dan sonra geceyi Üsküp'te geçirdik. Ertesi gece Belgrad'ta kaldık. Bu seyahatte annem, babam ve kızkardeşim de beraberdiler. Bir gece de Avusturya sınırını geçer geçmez Türk izlerinin bulunduğu bir yerde konakladık. Sabah Viyana'ya girdik. Şehir girişinde, etrafın güzelliğindenmidir yoksa dinlenmek ihtiyacımızdanmıdır durmak istedik ve sağda uygun bir yerde park ettik. Şu karşıdaki güzel parkta dinlenelim diye düşündük. Parka girince burasının bir mezarlık olduğunu farkettik. Ve çabucak da Mozart-Beethoven-Schubert üçlüsünü bulduk. Ünlü kişilerin mezarlarını gördükçe şaşkınlığımız artıyordu. Biz bir kültür hazinesi içine düşmüştük.
Arabamızı park ettiğimiz yerin yanında bir yapı ve bir baca yükseliyordu. Etraftaki yazılardan da burasının yakılarak defnedilmek isteyenler için bir krematoryum olduğunu anlamıştık.
O gün gördüğümüz mezarları bugün siz de izleyebilirsiniz.
http://www.euxus.de/wien-musikergraeber.html