16 Haziran 2020

Gençliğimin İlk Yılları Bu Sokakta Geçti

Sokağımızın beni etkileyen bir gizemi var.
O sokakta yaşanmışlıkların doğurduğu sevginin izleri bizlerin içine işlemiş. 
Ben bilinç altında 20 yıldır bu izlerin peşindeyim.

10 yıl kadar önce Necdetler'in evinde sokağımızı konuşurken, Necdet içeri gitti iki fotoğraf getirdi. Gürel ve Koray'ın sünnet düğünü fotoğrafları. İşte ilk önemli tetikleyici buydu.


Mustafa Kemal Lisesi buluşmalarına katıldıkça sokağımıza gidiyor fotoğraflar çekiyorum.
Geçen ay Nurten Erbaşar kardeşim Yenimahalle grubuna bir fotoğraf göndermiş. "Sokağımızın kızları". Necdet'teki fotoğrafların devamı. Aynı anda çekilmiş olmalı. Ok yaydan çıktı.



Face'de ararken Gülsen Gür kardeşimin sayfasında üçüncü fotoğraf duruyor. 1935 yılında çekilmiş Feride Teyzem ve Ekrem Amcam evleniyorlar. Bu da emek verecek ve eski bilgi ve belgeleri toparlayacak olana armağan.



Hemen bir Face grubu kurdum. 19 kişi olduk. Daveti kabul etmeden izleyenlerle 25 kişiye yaklaştık. Yazarak bilgi veren sayısı ikiyi, üçü geçmiyor. 60-65 yıl sonra hatırlamak zor, hata yapmak korkusu da var. Face'de aramalarla eksikler giderilebiliyor. Aydıntan ailesi ile ilgili fotoğraf ve belgelere ulaşmam kısmen böyle oldu.

Şimdi 1960 yılını temsili olarak değişim yılı kabul edersek neler değişti sıralamaya çalışayım:
Amerika'da delikli kart ve bilgisayar hayata girdi. (İlk delikli kartı görmüştüm).
Yuri Gagarin dünya çevresinde dolaştı.
Naylon gömlek ve giderek plastik hayatımıza girdi.
Transisitör bulundu. Lambalı radyolar yok oldu.
Helikopter kullanılmaya başladı.
Pervaneli uçakların yerine iet motorlu uçaklarla yolcu taşınmaya başladı.
Türkiye, Küba ile birlikte bir nükleer hedef olduğunu fark edemeden savaşın eşiğinden döndü.
AFS(American Field Service) ve Barış Gönüllüleri ile tanıştık. Türkiye CIA için araştırma projesi oldu.
Menderes enflasyon kavramını bilmeden ülkeyi idare etti. Ülke duvara tosladı. Plan yapmanın gerektiğini öğrendik.

Sokağımızda yaşarken oluşan bu değişimler de sokağımıza verdiğimiz önemi arttırıyor.

Bizim Sokak Blogumu:

Yenimahalle Kız Lisesi Ortaokulu Blogumu:
https://bizimykl1953-60.blogspot.com/

Bağlantılarından izleyebilirsiniz.

03 Mayıs 2020

Virüslü Hayat

Corona virüsü insan yaşamında çok büyük değişiklikler yapacak.

Uzak ülkelere ve şehirlere turistik geziler yapmak çok güçleşecek.

Uçak ile seyahat etmek  ile yeni normal yaşamda sosyal uzaklık kavramı arasında  çok  büyük çelişki var. Oturma yerleri yeniden projelendirilecek ve 300 kişilik uçaklar  belki de  100-150 kişi taşıyabilecek.

İki, üç misli pahallı olan bir ulaşım harcaması turizm olgusuna büyük darbe vuracak.

O zaman virüs çağından önce iyi ki gitmişiz, görmüşüz diye sevineceğiz. Eskiden çektiğimiz  fotoğraflara bakıp avunacağız.

Önce evlere hapis olduğumuz bugünleri değerlendirmek için "virüsten önce" adlı bir blog hazırlamayı düşündüm. Çok yazamadığımı bildiğim için, bu kapsamdaki yazılarıma da burada  paylaşmayı uygun buldum.

İlk gezimiz 2009 yılında Prag-Viyana-Budapeşte gezisiydi. Ben bir geziyi hatırlarken en mutlu olduğum anları öne çıkarmayı amaçlıyorum. Bu geziye Pronto tur ile gitmiştik. İlk turumuz olsa da hiç bir ekstra tura katılmadık. Kendi olanaklarımızla dolaştık ve metro ile otellere gidip geldik.

2009 yılında Prag için bende (o an)  metroda insan yüzleri ve anons edilen durak isimleri olarak kalmış. İki gün kalmamıza karşın durak isimlerini tekrar duymak beni mutlu ediyor.

Budyovski-Pankrac-Vyşehrad-Pavlova-Florenc-Mustec

https://storage.googleapis.com/slite-api-files-production/files/82273bba-7563-4d87-a34d-3b8e04394f90/image.png

06 Mart 2020

Can Sevinç



          Geçenlerde bir hafta sonu Can bize geldi.
          Can'lar yan komşumuzdular. Dört yıl bizim yanımızdaki dairede oturdular. 
          Onunla 2013 yılında doğunca tanıştık.
          Şule'ye anneanne ve bana dede dedi.
          2016 yılında Tuzla'da ev alıp taşındılar. Bizi ziyaret etmeyi hiç unutmazlar.



image.png
Can artık okullu oldu. Yazısı da güzel olacak.

Şu çay bardağında yedi yaşında bir çocuk neler görebiliyor...Doğrusu şaşırdım kaldım.

Gölgeli kısımda rengin değişiminin farkında ve çayın rengini farklı yapmış. Renk de tutuyor.

Altta kesme tabağın detaylarını nasıl yorumlamış !!!

Üstte tepsiyi ve içindeki su bardağının yivlerini nasıl yorumlamış !!!

En çok da tuzluk ve biberlik hoşuma gitti. Delikleri nasıl yorumlamış ama !!!

Çok farklı yivleri kendi kafasına göre çok güzel belirtmiş.

Alt sağda bir şeker ise harika ... ne detaylar görmüş adam.

Anneannesi ile yarışma yaparlar ben de hakem olurum ve hep o kazanır.

1. ve altı çizili olan yazı da benim yazım. ( Can söyledi ben yazdım. Hakem böyle yazmalıymış)





image.png

03 Ocak 2020

Mehmet Altun Efsanesi

03.01.2020

Gece 69'lular grubunda Mehmet Altun'un iletisini okudum. Yılmaz Akyıldız'ın iletisini de okuyunca çarpılmışa döndüm.






From Slite.com
Mehmet Altun eski Konya valisini ve kendi geçmişini anlatmış (dedemin kuşağı 1875 civarında doğanlar). Yılmaz Akyıldız da valinin oğlu Haluk Özberki ile dostluğunu (İTÜ inşaat mezunu ve babam yaşında olmalı) dile getirmiş. Beraberce Konya'da babasının mezarını ziyaret etmişler. Yılmaz kardeşimin Haluk Özberki ardından yazdığı anı yazısı da çok etkileyici. İkisi de renkli kişilikler.

Çarpılmak, çekici, cazibeli, efsane, masal gibi kelimeler gözlerimin önünde sıraya girdiler.
İnsanoğlu düşünmeye başladığından beri doğa ötesi güçlerle uğraşmıştır. Aklı ile açıklayamadığı durumları çekici bulmuş efsaneler olarak kuşaktan kuşağa aktarmıştır.

Mehmet Altun kardeşim de benim yarattığım bir efsanenin kahramanıdır.

Mehmet'i i Gümüşsuyu yurdunda tanıdım. Aynı fakültede okuyorduk ama o bir yıl sonra girmişti. Selamlaşmak dışında fazla bir arkadaşlığımız yoktu.

25 yıl sonra beni buldu ve bana unuttuğum Aristo masalını hatırlattı.
Blogumda ilgili yazı için buraya tıklayın

50 yıl sonra da yazdığı ileti ile de hayat hikayesini ve geçirdiği kazayı anlatıyor. Cumhuriyet Konya'sının yok edilişini de kayda geçirmiş.

Şimdi düşününce Mehmet'i çarpıcı yapan şeyin gözlerinin bakışı olduğunu belirliyorum. İnsanlar biribirlerini yıllar sonra yüz hatlarından ve gözlerinden tanır. Ben Mehmet'i 25 yıl sonra bakışından tanımıştım. Bu bakışta keskinlik, samimilik, sevecenlik ve ürkeklik vardı. Bana ne güzel Aristo Studio hesap cetvelimin hikayesini anlatmıştı.

Tekrar 25 yıl sonra ondan haber alınca gerçekten çarpıldım.

25 yıl ara ile ortaya çıkan iki iletişim, bunu sağlayan bir hesap cetveli ve arkadaşlarımın bana hep Aristo demeleri bu efsaneyi yaratan sebepleri olmalı.