1967 yılında staj yapmak için Hollanda'ya gitmiştim. Sirkeci garından Münich'e trenle gittim. Sanırım o zaman bilet 100 TL tutuyordu. Münich'ten Aachen'a gitmek de 150 DM den aşağı değildi. Hollanda'da gideceğim yer de Aachen'a çok yakındı. O yolu da otostop yaparak gidecektim. Münich'e öğlen vakti vardık. İlk yapılacak işin para bozdurmak sonra bavulu kilitleyecek bir dolap bulmak olduğunu deneyimli arkadaşlardan öğrenmiştim.
O geceyi Münich'de geçireceğime göre yatacak bir yer bulmam gerekiyordu. Bendeki hostel broşürlerine bakarak bir yer buldum, oraya gidecek tramvay numarasını da öğrendim. O zamanlar Münich metro inşaatı vardı şehir her tarafı kazılmış şantiye halinde idi. Tramvaya bindim gidiyoruz. Bizim hiç alışmadığımız şekilde her durağa gelişte tramvay sürücüsü hoparlörle durak ismini söylüyor. Kısa sürede ters istikamete gitmekte olduğumu anladım. Ben nedense aynı numaralı tramvayın iki yöne de gidebileceğini düşünememişim. Yurt dışına ilk defa çıkıyorum. Hem de uzun bir seyahatin verdiği yorgunluk da cabası. İlk durakta ineceğim ve karşı duraktan ters yöne doğru gideceğim. Karşı durakta gördüğüm manzara beni şok etti. Belşaser Bayrami ve yanında gene bizim sınıftan bir İran'lı arkadaş durakta tramvay bekliyorlar. İstanbul nere Münich nere !!!. Avrupa'ya ayak basalı daha üç dört saat olmadan Türk olmasa da İran'lı iki arkadaşımı bulmuştum. Onlar beni şehir içinde kiliseye ait bir yurda götürdüler bir gece orada kaldım.
Belşaser Bayrami'yi iki yıl sonra bir trafik kazasında kaybettik. Diğer arkadaşın siması hiç aklımdan çıkmadı. Zaman zaman bu karşılaşmayı hatırlar ve diğer arkadaşın ismini merak ederdim. 35 yıldır ismini merak ettiğim arkadaşın ismine dün rastladım. Feridun Çılı arkadaşımı Taşkışla'da odasında ziyaret etmiştim. Onun odasında devamlı el altında duran bir çoğumuzda bulunmayan yıllığımıza bakarken, o arkadaşa resmiyle beraber rastladım. O arkadaş İsmail Moşaveri idi. Bizim sınıfta dört İran'lı arkadaş olduğunu ve hep beraber dolaştıklarını, birisinin arabası olduğunu da dün yıllıktan öğrendim.
O geceyi Münich'de geçireceğime göre yatacak bir yer bulmam gerekiyordu. Bendeki hostel broşürlerine bakarak bir yer buldum, oraya gidecek tramvay numarasını da öğrendim. O zamanlar Münich metro inşaatı vardı şehir her tarafı kazılmış şantiye halinde idi. Tramvaya bindim gidiyoruz. Bizim hiç alışmadığımız şekilde her durağa gelişte tramvay sürücüsü hoparlörle durak ismini söylüyor. Kısa sürede ters istikamete gitmekte olduğumu anladım. Ben nedense aynı numaralı tramvayın iki yöne de gidebileceğini düşünememişim. Yurt dışına ilk defa çıkıyorum. Hem de uzun bir seyahatin verdiği yorgunluk da cabası. İlk durakta ineceğim ve karşı duraktan ters yöne doğru gideceğim. Karşı durakta gördüğüm manzara beni şok etti. Belşaser Bayrami ve yanında gene bizim sınıftan bir İran'lı arkadaş durakta tramvay bekliyorlar. İstanbul nere Münich nere !!!. Avrupa'ya ayak basalı daha üç dört saat olmadan Türk olmasa da İran'lı iki arkadaşımı bulmuştum. Onlar beni şehir içinde kiliseye ait bir yurda götürdüler bir gece orada kaldım.
Belşaser Bayrami'yi iki yıl sonra bir trafik kazasında kaybettik. Diğer arkadaşın siması hiç aklımdan çıkmadı. Zaman zaman bu karşılaşmayı hatırlar ve diğer arkadaşın ismini merak ederdim. 35 yıldır ismini merak ettiğim arkadaşın ismine dün rastladım. Feridun Çılı arkadaşımı Taşkışla'da odasında ziyaret etmiştim. Onun odasında devamlı el altında duran bir çoğumuzda bulunmayan yıllığımıza bakarken, o arkadaşa resmiyle beraber rastladım. O arkadaş İsmail Moşaveri idi. Bizim sınıfta dört İran'lı arkadaş olduğunu ve hep beraber dolaştıklarını, birisinin arabası olduğunu da dün yıllıktan öğrendim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder